Fotografik Bir Hafızaya Sahip Olmak Mümkün Mü?

"Fotografik Hafıza"ya sahip olmak için beynin en üst tabakası olan "korteks"in farklı şekilde kullanılması gerekiyor. Nasıl mı? Bu sorunun cevabını şu anda okuduğunuz üç nolu mini kursta bulacaksınız. Özellikle 1980'li yıllarda korteksle ilgili tesadüfen keşfedilen ve eğitimde devrim yaratan ilginç bir olay dönüm noktası olmuştur.

Korteksin beynin hangi kısmı olduğunu sanırım artık biliyorsunuz. Hani şu beyne üstten baktığınız zaman bir cevizin içini andıran ve cevizin içi gibi iki parçadan oluşan kısım.

Vücüdumuza bakarsanız iki tane olan çok şey var. İki el, iki ayak ve iki böbrek.

 İlginç olan bunlardan ikisinden biri olmadan da hayatımızı devam ettirebilmemizdir. Örneğin iki böbreğinden biri alınıp da yaşayan çok insan vardır. Bunun nedeni her iki böbreğin de aynı işi yapmasıdır. Çift motorlu uçağın tek motorunun arızalı olması ile tek motorla uçmak gibi birşey. Şüphesiz tek motora çok daha fazla yük biner, ama o tek motorda arıza yoksa problem yok demektir.

Aklımdayken hemen söyleyeyim; Korteksin her bir parçasına "lop" adı verilmektedir. Beyne üstten baktığınızda sol taraftaki yarım parça "sol lop", sağdaki ise "sağ lop"dur. Ayrıca beynin her iki lobunu birbirine bağlayan ve ortada "korpus kallosum (corpus callosum)" adı verilen yoğun sinir lifleri mevcuttur.

1980'li yıllara kadar beyin loplarıyla ilgili doktorların bildiği bir başka gerçek daha vardı. Beyin lopları vücudu çapraz idare ediyordu. Sağ el ve sağ ayağı sol lop, sol el ve sol ayağı da sağ lop idare ediyordu.

Bu bilgiyi kazalarda beyninden yaralanan hastalardan biliyorlardı. Beyninin sol tarafından yara alanların sağ tarafında, beyninin sağ tarafından yara alanların sol tarafında felç oluşuyordu.

  Ayrıca 1980'li yıllara kadar böbreğinin biri gibi, beyninin her iki lobundan biri alınan veya beyninin iki lobu birbirinden ayrılan hiçbir hasta olmamıştı. İlk defa buna benzer bir olay mecburen W.J. adında bir askere uygulanmış ve tesadüfen hızlı öğrenme ve beyin eğitiminde devrim yaratacak bir olaya imza atılmıştır.

W.J.'in aşağıdaki ilginç hikayesini okumadan lütfen yazının devamına atlamayınız.

DÜNYANIN İLK İKİ BEYİNLİ İNSANI

İkinci Dünya Savaşı'nda asker olan W. J. savaş sırasında düşman hatlarının arkasına paraşütle indirilen askerler arasındaydı. İndirmeden sonra çıkan çatışmada birçok arkadaşı ölmüş, kendisi de esir düşmüştü. Ama çatışma sırasında kafasından yara almış ve yara beyninin bir lobuna da isabet etmişti. Doğal olarak vücudunun diğer tarafına da felç gelmişti.

W.J.'i iyileştirme çabaları savaştan sonra da devam etmiş, fakat hiçbir tıbbi tedavi olumlu sonuç vermemişti. Aksine felç vücudunun diğer tarafına da sirayet etmeye başlamıştı.

Bu sonuç bilim adamlarını oldukça şaşırtmıştı. Beynin yara aldığı kısma göre vücudunun diğer tarafına felç gelmesi normaldi. Fakat beynin diğer tarafında yaralanma olmadığına göre, felç neden vücudun diğer tarafına da sirayet ediyordu.

Bu sonuç beynin bir lobundaki yaranın, diğer lobunu da etkilemeye başlamasından olabilirdi. Eğer durum böyle ise, yaranın diğer lobu etkilememesi için son çare olarak ameliyatla iki lobun birbirinden ayrılması gerekiyordu.

Böylece W.J. ameliyatla beyninin sağ ve sol lobu ayrılan ilk hasta oldu.

Plana göre beynin sağ ve sol lobunu birbirine bağlayan "korpus kallosum" adındaki yoğun sinir liflerinden oluşan bağ kesilecekti. Böylece beynin bir lobundaki yaranın, beynin diğer lobunu etkilemesi önlenecekti. Sonuç olarak vücudun bir yanında bulunan felç diğer tarafa sirayet etmeyecek ve W.J. kısmen normal bir hayat yaşayacaktı.

Ameliyat başarılıydı ve diğer ameliyatlar bunu izledi. Artık W.J.'in her iki lobu arasında iletişimi sağlayacak hiçbir bağ yoktu. Ancak W.J.'in hayatında beklenmeyen birçok değişiklikler olmaya başladı.

Örneğin yapılan deneylerden birinde W.J.’e bir ekranın ortasına dikatlice bakması söylendi. Bu sırada aynı anda slayt filmiyle ekranın solunda bir "tavuk" resmi, sağında ise bir "kardan adam" resmi hızla gösterildi. Bilim adamları gösterilen bu resimlerin beyinde çapraz olarak algılandığını biliyorlardı. Yani ekranın solundaki tavuk resmi sağ lop tarafından, ekranın sağındaki kardan adam ise sol lop tarafından algılanıyordu.

W.J.’e ne resmi gördüğünü söylemesi istendiğinde "kardan adam" diyordu. Ama gördüğü şeyin resmini sol eliyle göstermesi istendiğinde örnekler arasında bulunan "tavuk" resmini gösteriyordu.

Testler devam etti ve gerçekler ortaya çıkmaya başladı. Konuşma merkezi beynin sol lobu üzerindeydi. W.J.'e "ne gördün" dendiği zaman cevap veren sol loptu ve sol lob ne gördüğünü yani "kardan adam"ı söylüyordu. Gördüğünü sol eliyle göstermesi istendiğinde durum farklılaşıyordu. Sol eli çapraz olarak beynin sağ lobu idare ediyordu. Sağ lobun gördüğü ise "tavuk" resmiydi. Sonuç olarak sol eli kontrol ederek cevap veren sağ loptu. O da kendi gördüğünü sol eli kontrol ederek söylüyordu, "tavuk".

W.J. artık iki tane ayrı insan olmuştu. Her iki beyin birbiriyle haberleşemediği için ayrı ayrı bağımsız çalışıyordu. Beyin loplarının bu şekilde bağımsız çalışması şüphesiz W.J.’in hayatında beklenmeyen değişiklikler yapmıştı. Ancak bu tesadüfi olay ve yapılan testler hangi lobun hangi fonksiyonlarda uzman olduğunu öğrenmemizi sağlamıştır.

Bu ilginç buluş 1981 yılında bilim adamı Roger Sperry'ye Nobel Tıp Ödülü kazandırdı. Aynı zamanda hızlı öğrenme ve hafıza eğitimi metodlarında da çığır açan buluş özet olarak şöyleydi;

1-) Yoğun sinir lifinden oluşan "korpus kallosum" ağ demeti, beynin sağ ve sol lobu arasında sürekli bilgi alışverişinin yapılmasını sağlayan bir köprü vazifesi görmekteydi. 

2-) Birçok test sonucunda, beynin sol lobunun, konuşma, matematiksel işlemler, diziler, sayılar ve analiz gibi konularda çok üstün olduğu, mantıklı ve lineer çalıştığı tespit edildi.

3-) Araştırma sonuçları beynin sağ lobunda da, ritm, hayal kurma, renkler, boyut, hacim, müzik gibi fonksiyonların icra edildiğini ortaya koymuştur.

Özet olarak beynin sol tarafı bilgiyi mantıklı ve lineer olarak işlemekte, sağ lop ise artistik tarafı oluşturmakta, detaydan çok resmin bütünüyle ilgilenmekte ve bilgiyi şekil ve hayal gücüyle işlemektedir. Duyguların ve hayallerin etkisinin en fazla olduğu yer de yine beynin sağ lobudur.

Yapılan araştırmalar beyin lopları ve hızlı öğrenme arasında şöyle bir ilişkinin olduğunu ortaya koymuştur. Beynin her iki lop fonksiyonlarını birlikte ve dengeli olarak kullanmayı içeren bir öğrenme "gerçek öğrenme"dir. Özet olarak beynin her iki lop fonksiyonları da öğrenmenin içine katılmaldır.

Şöyle bir düşünürseniz toplumumuzun beynin sadece bir lobunu kullanmaya önem verdiğini ve diğer lobu hiç kullanmadığını kolayca farkedersiniz. Büyük bir kitle beynin matematiksel ve mantıksal olan sol lobuna önem vermekte, beynin hayalgücü, ritm, şekil ve yaratıcı düşünme gibi özelliklerine sahip sağ lobu fonksiyonlarına gereken önemi göstermemektedir.

Bu durum açıkça beynin sadece yarısının kullanılmadığını ortaya koymaktadır. Şimdi size bir soru sormak istiyorum. "Beyninin iki lobundan sadece sol lobunu kullanan bir kişinin verimi ne kadar düşer?"

Verdiğim konferans ve seminerlerde sorduğum bu cevaba klasik olarak şu cevabı alıyorum; "Beynin yarısını kullanan bir insanın verimi % 50 düşer". Gelin bu cevabı birlikte inceleyelim. 

Ancak önce size bir soru sormak istiyorum;

BEŞ KM.'LİK BİR YOLU KAÇ SAATTE YÜRÜRSÜNÜZ ?

Beş km.'lik bir yolu kaç saatte yürürsünüz. Gelin uzlaşalım ve cevabınızın da "1 saat" olduğunu kabul edelim. Yani iki ayağınızı ve iki kolunuzu kullanarak beş km.'lik bir yolu 1 saatte yürüyebiliyorsunuz.

Şimdi sizden birşey istiyorum. Ayağa kalkın ve tek ayağınızın, örneğin sol ayağınızın üzerinde durun. Şimdi sağ ayağınızı dizinizden geriye doğru bükerek sağ elinizle ayak bileğinizden tutun. Bir an arka tarafta sağ elinizle sağ ayağınızı birbirine bağladığımı kabul edin.

Aman ne oluyor diye heyecanlanmayın. Amacım bir elinizin ve bir ayağınızın kullanılmamasını sağlamak. Yani yürürken kullandığınız organlarınızın yarısını kullanmazsanız, veriminizin ne kadar düşeceğini merak ediyorum.

Evet, şimdi sorumu tekrarlıyorum. "Sağ eliniz ve sağ ayağınız birbirine bağlanmış halde iken, sadece sol ayağınızı ve sol elinizi kullanarak beş km.'lik bir yolu kaç saatte yürürsünüz?".

Kaç saatte? 2 saatte mi? Duyamadım, yoksa 5 saatte mi? Belki 10 saatte, belki de 20 saatte, ne dersiniz. Belki de bu işi hiç başaramazsınız. Gelin uzlaşalım. Bunun cevabının da 10 saat olduğunu kabul edelim.

Peki, şimdi size daha önceki bir cevabınızı hatırlatıyorum; "Beynin yarısını kullanan bir insanın verimi sadece % 50 düşüyor da, neden yürüme organlarının yarısını kullananların performansı % 50'den çok daha kat kat aşağı düşüyor?"

İşte dikkatinizi çekmek istediğim nokta da burası. Beynin sadece bir lobunu kullanmak veriminizi sadece % 50 değil, çok daha fazla düşürüyor.

Şüphesiz bunun tersi de doğru. Beyninin sadece yarısını yani bir lobunu kullanan bir kişi, beyninin iki lobunu da kullanmaya başladığında beyin kapasitesi iki kat değil, çok daha fazla artıyor.

Dolayısı ile öncelikle beynin her iki lobunu birlikte ve dengeli olarak kullanmayı öğrenmeliyiz. Hızlı öğrenme ve hafıza eğitiminin özünü de bu oluşturuyor.

Beynin her iki lobunu dengeli kullanmayı öğrenmeye geçmeden önce, doğuştan beyninin her iki lobunu dengeli kullanan ve mükemmel yani "fotografik" bir hafızaya sahip bir insan dünyaya gelmiş mi acaba? Bu sorunun cevabı "EVET".

 "Fotografik Hafıza"ya sahip bu insanın okuduğu, gördüğü ve duyduğu bilgileri nasıl hatırladığı yıllar süren bilimsel bir araştırmaya konu olmuştur. Sonuçta en önemli özelliğin  beynin her iki lob fonksiyonlarının birlikte ve dengeli olarak kullanılması olduğu ortaya çıkmıştır. Bu insan üzerinde yapılan araştırma bulguları hızlı öğrenme ve hafıza eğitimiyle ilgili temelin bir başka ayağını oluşturmuştur.

Beyin kapasitenizi tekniklerle geliştirmeye geçmeden önce, kafamızın içinde uyuyan bir devin var olduğunu farketmemiz gerekir. Bu sınırsız potansiyelin bilimsel temellerini ortaya koymadan önce, maalesef bu gerçeğe inanmak çok kolay olmuyor.

Lütfen neden hemen tekniklere geçmedik diye sabırsızlanmayın. Merdivenleri basamak, basamak çıkarak öğrendiklerimizi hazmetmeliyiz. Eminim mini kursun başlangıcına göre, şu anda beyin kapasitenizle ilgili farklı düşüncelere sahipsiniz.

Sanırım bugünlük bu kadar yeter. Bir sonraki "Beyin Kapasiteniz! Beyninizdeki Uyuyan Devi Uyandırmanın Sırları" başlıklı dördüncü mini kursumuzda görüşmek üzere hoşçakalın.

Melik Duyar

MEGA HAFIZA

Copyright © 2000 - 2007 Mega Hafıza Eğitim Hizmetleri Ltd. Şti. (Tüm Hakları Saklıdır)

Sayın , "Fotografik Bir Hafızaya Sahip Olmak Mümkün Mü?" İçin Değerlendirme Yapmak İstermisiniz?

Hediye Kitap

ÜÇÜNCÜ MİNİ KURSUN HEDİYE KİTABI

ELMAS TARLALARI®

Elmas Tarlaları: Başarı ve zenginlik için bir vizyon kaynağı...

Dr. Russell Herman Conwell 19. yüzyılda yaşamış olan çok enteresan bir Amerikalı'dır. 1843 yılında doğan Conwell 1925 yılında hayata gözlerini kapamıştır.

Bir gün genç bir delikanlı ona gelmiş ve üniversiteye gitmek istediği halde parasal olarak bunu yapamadığını söylemişti. O an Conwell, hayatında ulaşmak istediği yeni bir hedef seçmişti. Hak ettiği halde üniversiteye gidemeyen varlıksız öğrenciler için bir üniversite kurmaya karar vermişti. Şüphesiz bu onun için çok ciddi bir meydan okumaydı. Çünkü bir üniversite kurabilmesi için birkaç milyon dolara ihtiyaç vardı.

Dr Conwell'in hayatını çok derinden etkileyen birkaç hikaye vardı. Bu hikayeleri ve öğretilerini mesajın herkese ulaşması için şehir, şehir, bölge, bölge gezerek anlattı. "Elmas Tarlaları" adlı bu kitabın ilk hali onun öğretilerinin bir araya toplandığı bir eserdir. Dr. Conwell'in bu kitapta topladığı öğretiler o kadar çok kişinin dikkatini çekti ve o kadar çok kişi para vererek onu dinlemeye geldi ki, Dr. Conwell topladığı bu parayla gerçekten hak ettiği halde üniversiteye gidemeyen öğrenciler için bir üniversite kurdu. İşin ilginç tarafı, üniversite kurarken sadece birkaç milyon dolara ihtiyaç varken, topladığı para altı milyon doları bulmuştu. Bu parayla Philadelphia'daki meşhur Temple Üniversitesini kurdu.

Dr. Conwell başardığı imkansız gibi görünen bir işle hepimize söylediği "herkes kendi elmas tarlalarının üzerinde oturuyor" fikrini de ispatlamış oldu. Bu eser hiçbir zaman eskimeyecek... Çağlar boyunca değişmez bir klasik olarak kalacak...

"Fırsatlar hep karşınıza çıkmaz, çoğu fırsatlar hep orada yanıbaşınızda durmaktadır. Yapacağınız tek şey onları görmektir", diyor Dr. Russell Conwell.

"Elmas Tarlaları" aslında bir vizyon kaynağıdır. Fotografik Hafıza Dünya Şampiyonu Melik Duyar, Russel Conwell'den oldukça etkilenmiştir. Conwell'in öğretilerine, esin kaynağı olan diğer öğreti ve hikayeleri de ilave eden Melik Duyar, önce bu konuda konferanslar vermeye başlamıştır. Verdiği mesajların kendisi gibi, dinleyenleri de çok derinden etkilediğini gören Duyar, bu eserin ilk defa Türkçe olarak basılmasını sağlayarak "Elmas Tarlaları" vizyonunu her yaştan insanla paylaşmaya devam etmektedir.

"Elmas Tarlaları" öğretileri, aslında herkesin, yaşamında elmas tarlalarıyla karşılaştığını, ancak bunları fark etmediğini vurgulamaktadır. Siz de kendi bulunduğunuz yerde size sunulan "elmas tarlalarını" fark etmek ve daha geniş imkanlara sahip olmak istiyorsanız bu kitabı mutlaka okumalısınız.

Melik DUYAR, Editör

E-Kitabı İndirme Seçenekleri

Web adresleri

ÜCRETSİZ BEYİN EĞİTİMİ KURSUNU ARKADAŞINA GÖNDER

ÜCRETSİZ EĞİTİMLER

Aşağıdaki kayıt formunu doldurarak

"6 DERSLİK HIZLI OKUMA", "7 DERSLİK BEYİN EĞİTİMİ" ve "6 DERSLİK YARATICI DÜŞÜNME"

eğitimlerinden istediklerinize kayıt olabilirsiniz.


Kayıt olduğunuz MEGA HAFIZA eğitimleri online olarak her 3 günde bir e-posta adresinize ücretsiz olarak gönderilecektir.

Kurs gönderminin bitiminde ayrıca hafıza, beyin ve beyin eğitimi ile ilgili önemli bilgiler içeren aylık "e-Beyin Bülteni" e-posta adresinize gönderilmeye devam edecektir. Gönderiler ücretsiz olup, istediğiniz anda listemizden çıkabilirsiniz.

Abone Olmak İstediğiniz Eğitimler

Mega Hafıza

Her Hakkı Saklıdır. Sitede bulunan materyaller izinsiz olarak kullanılamaz.

Sosyal Medya

İletişim

Esat Caddesi 37/B Küçükesat 06660 Çankaya, Ankara
Tel: +90 (312) 417 33 30
Faks: +90 (312) 418 90 02
Email : info@megahafiza.com